YJA-STAR Anakarargah Komutanlığı
Önderliğimiz üzerinde süreklileşen izolasyon ve tecrit politikaları pervasızca devam etmektedir. Bilindiği üzere Önderliğimize yönelik sistemli gelişen saldırılar en son zehirlenme durumuyla zirveye taşınmak istenmiştir. Genelde tüm mücadele tarihi, özelde de dokuz yıldır Kürt sorunun demokratik çözümü için sınırsız çaba ve mücadele sahibi olan Önderliğimiz devam eden inkâr ve imha konseptine rağmen barışçıl yaklaşımlarında ısrar etmiştir. Önderliğimizin bu barış eli hep havada bırakılmış, Türk Devleti sorunun çözümüne dayalı en ufak bir adım atmamıştır. Adım atmak şurada kalsın, inkâr ve imha politikasındaki ısrarla çözümsüzlüğü geliştirmiştir. Bu gün savaşın Türkiye ve Kürdistan da gelişmesinde tek sorumlu Türk Devletidir. Sorunun adresi, çözümsüzlüğün, savaşın adresidir. Türk Devletinin bu çirkin politikası bugün sadece Türkiye ve Kürdistan da değil tüm dünyada teşhir olmuş durumdadır. En son gelişen seçimlere de baktığımız da Devletin bu inkâr ve imha siyasetinin iflas ettiğini görebiliyoruz. Bu gerçeği hiçbir şey değiştiremez. Ancak en son, tekrardan Önderliğimize verilen hücre cezasıyla tüm bu gerçekler manipüle edilmek istendiği açıktır. Kürdistan da devam eden savaşın sorumlusu olan Türk Devleti bunun sorumluluğunu kimseye, hareketimize hele Önderliğimize asla yükleyemez. Önder Apo yaptığı değerlendirmelerle, çözüm gelişmezse savaşın daha da tırmanacağına dikkat çekerek, kızıl katliam olarak ta adlandırdığı halklar savaşının önünü almak için, her türlü çabayı geliştirdi. Bu gün bile hükümetin Kürt sorununa dönük ciddi bir çözüm yaklaşımı olmamasına rağmen, Önderliğimiz yeni oluşturulan hükümete fırsat tanımaktadır. Sabrın yüceliğinde, sınırsız emeğiyle, barışa olan inancıyla bu mücadelesini geliştirmektedir. Bu nedenle verilen hücre cezasının hiçbir haklı gerekçesi olmadığı gibi inkâr zihniyetinin sinsice bir oyunu, tuzağıdır.
Bizler Özgürlük hareketinin meşru savunma gücü olarak her koşul altında Önderliğimizin, halkımızın ve hareketimizin savunmasında, yaratılan demokratik değerlerin korunup, kollanmasından ve bunun ilerletilmesinden sorumluyuz. YJA STAR güçleri olarak ta aynı zamanda kadının da meşru savunma gücüyüz. Bu gün Önderliğimiz, halkımız ve hareketimiz üzerinde gelişen saldırı konsepti en büyük mücadele gerekçemizdir. Bu kadar pervasız, sistemli saldırılar karşısında kendimizi savunmamız en temel insani hakkımızdır. Kendini savunmasını bilmeyenler kendi kaderlerini nasıl belirleyebilirler. Kendini savunmasını bilmek, kendi kimliğine yani onuruna sahipliğinde bir göstergesidir. Önderliğimize karşı geliştirilen zehirlenme durumu bizim en büyük savaş gerekçemiz olmaktadır. Çünkü konu Önder Apo olunca, bu bizim için savaş ya da barış konusudur. Önderliğimizin konumunda herhangi bir değişiklik yapılmamasına rağmen tüm hareket, özelde savunma güçleri olarak, seçim sürecinde gerekli duyarlılığı ve sorumluluğu gösterdiğimiz kesindir. Bu yaklaşımımıza rağmen Önderliğimizle görüşmeler ertelenmiş, gerilla güçlerimize dönük imha operasyonları aralıksız devam etmiştir. Devletin ve Ordusunun pervasızca geliştirmek istediği bu inkâr ve imha konseptine karşı kayıtsız kalmayacağımız kesindir. Bir kez daha hükümet, yani Türk Devleti, çözüme dair hiçbir yaklaşımının olmadığını ortaya koymuştur. Seçim sürecinde DTP’ ye karşı geliştirilen çirkin politikalarla engelleme girişimi, yine sağ-sol, iç çelişki- çatışma demeden yaratılan faşist blok, bir kez daha Kürt sorunu karşısında ortak yaklaşım göstermiştir. Ancak seçimlerde halk inkâr ve imha siyasetinin iflasına oy kullanmıştır. Bu nedenle başta hükümet olmak üzere tüm çevreler seçimlerin sonuçlarını doğru okumak zorundadır. Ve bu konuda bir yaklaşım gelişecekse, o da Kürt sorunun çözüme dayalı bir politika olmak zorundadır.
Seçim sonuçları bizler açısından değerlendirme konusudur. Öncelikle halkımızın kendi temsilini meclis de yaratması önemli bir kazanımdır. Bu şüphesiz yıllara varan özgürlük mücadelemizin bir sonucudur. Bu aynı zamanda bir kazanımdır. Özellikle tüm kadın adaylarının kazanması, halkımızın demokratik çözüme dayalı tercihinin de bir sonucu olarak gelişmiştir. Kadınında kendi kimliği ve iradesiyle siyasete yön vermesi demokratik değerlerin yaşam bulmasına yol açacaktır. Bu kazanımlardan dolayı halkımızı kutluyoruz. AKP’nin Kürdistan da büyük oranda oy alması bizler açısında ciddi bir durumdur. Sistemin halkımızı açlık ve cinsellik ile terbiye etmek istediği açıktır. Aynı zamanda halkımızın dini duygularına hitap ederek, bu zemin üzerinden kendini konumlandırdığı da bir gerçektir. Bu çirkin politikaları, yerinde ve zamanında güçlü teşhir ederek, büyük bir mücadeleyi dönüştürmede yetersiz kaldık. Kötülerin içinde en iyi AKP demek bu temelde yaklaşım belirlemek büyük bir gaflettir. Ve bu gaflet seçim sürecinde yaşanmıştır. Ama şunu kendimize söylememiz gerekir, AKP’nin Kürt sorununa dönük hiçbir zaman ciddi bir politikası olmamıştır. Yaptığı tek şey, sorunu sürümce de bırakarak çözümsüzlüğü daha da derinleştirmektir. AKP’nin seçimler sonrası da Kürt sorununa yaklaşım ve politikalarını takip etmekteyiz. Ancak açığa çıkan sonuçlardan çözüme dayalı bir yaklaşımın gelişeceğini kestirmek zordur. Önderliğimize verilen hücre cezası ve geliştirilen Operasyonlar bunun bir göstergesi olmaktadır. Türk hükümet ve ordu güçleri mevcut politika ve saldırılarından vazgeçmedikleri sürece, T.C.’nin altından kalkamayacağı ağır bir savaşın tırmanacağı kesindir.
Tüm halkımız, özelde de kadınlarımız süreci doğru okumak durumdadır. Açığa çıkan kazanımları güçlü sahiplenmek kadar var olan yönelimler ve çirkin politikalar karşısında da güçlü bir direnişi göstermek önemlidir. Bu gün devam eden savaşta kuzey alanlarımızda verdiğimiz şehitler olmaktadır. Özgürlük mücadelesi bedelsiz olmaz. Geçmişte de, bu gün ve bu sorun devam ettiği sürece de bu yönlü bedeller vereceğimiz kesindir. Şehitlerimiz anlamlı ve özgür yaşamın adı ve eylemidirler. Onlar onurumuz, temel mücadele gerekçemizdirler. Onları her koşul altında sahiplenmek, aynı zamanda onur borcumuzdur. Bizler özgürlük savaşçıları olarak anılarında güçlü ilerlemenin onurunu derinden yaşıyoruz. Onlara sahiplik etmek, bu mücadeleyi yükseltip ve başarıya ulaştırmadan geçtiğini biliyoruz. Bu temelde yaklaşımızı güçlendireceğimiz kesindir. Ancak halkımızın da bu değerlere sahip çıkması oldukça önemlidir. Her gerilla şehit düştüğünde, binlerin, milyonların omuzlarında özgürlük sloganlarıyla gömülmek ister. Şuna inanıyoruz ki halkımız, gerillanın bu istemine sahip çıkarak kendi mücadele kararlılığını da bir kez daha ortaya koyacaktır. Hiç bir yasa, kural, özgürlük eğilimin önünü alamaz. Bu açıdan direnişi daha da güçlendiren eylemlilikleri geliştirmek hayati bir görev olmaktadır. Yine önemli olan bir görevde, gençlerimizin özgür mekânları mesken tutmalarıdır. Mücadelenin nitel ve nicel büyütülmesi, bizleri demokratik davamızda daha güçlü kılacaktır. Bu temelde tüm gençlerimizi kendi onurlarına sahip çıkmaya, mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz. Düşmana verilecek en anlamlı yanıtında bu olduğuna inanıyoruz. Gençliğin gücü, enerjisi, egemen sistem içinde yozlaştırılmakta, en fazla da gençlik iradesiz bırakılmak istenmektedir. Gençlerimizin bu saldırılara ve çirkin politikalara yanıtı da, kendi iradesine sahip çıkmakla olacaktır. Başta genç kızlarımız olmak üzere tüm gençlerimizi özgürlük dağlarımıza çağırıyoruz. Halkımızı özelde de tüm kadınlarımızı Önderlik gündemi ekseninde mücadeleyi yükseltmeye çağırıyoruz. Önderliğimizin koşullarının düzeltilmesi, gerillaya dönük yönelimlerin durabilmesi için gerek halk gerekse de gerilla gücü olarak büyük bir direniş içinde olmamız gerektiği açıktır. Süreç, onura sahip çıkarak özgürlüğü garantileme sürecidir. Onurumuza sahip çıkararak tüm çirkin yönelimleri boşa çıkaralım!