Denge Ciwanen Bordeaux
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Denge Ciwanen Bordeaux

Denge Ciwanen Bordeaux
 
AnasayfaKapıGaleriLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
RADYO GIRISI

Image Hosted by ImageShack.us

En son konular
» Diyar 5 album full
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimeSalı Haz. 24, 2008 10:06 am tarafından marksdede

» Mem U Zin .
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimeSalı Haz. 24, 2008 10:03 am tarafından marksdede

» Ashampoo Office 2008
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimePaz Haz. 08, 2008 12:44 am tarafından DJZORO

» Microsoft Office Enterprise (Türkçe)
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimePaz Haz. 08, 2008 12:37 am tarafından DJZORO

» Google Earth Pro 4.2.180
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimePaz Haz. 08, 2008 12:27 am tarafından DJZORO

» WİNDOWS XP TÜRKÇE DİL PAKETİ
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimePaz Haz. 08, 2008 12:24 am tarafından DJZORO

» Virtual DJ Studio v5.0
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimePaz Haz. 08, 2008 12:20 am tarafından DJZORO

» System Mechanic 7.5.9.1 Professional
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimePaz Haz. 08, 2008 12:18 am tarafından DJZORO

» Blaze DVD Player Pro 6.52
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimePaz Haz. 08, 2008 12:15 am tarafından DJZORO

» ASHAMPOO BURNİNG STUDİO 7.21 + TÜRKÇE DİL PAKETİ
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimePaz Haz. 08, 2008 12:14 am tarafından DJZORO

» Windows Vista 64 Bit / Full / Türkçe
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimePaz Haz. 08, 2008 12:11 am tarafından DJZORO

» Norton Partition Magic 8.05 / Full
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimePaz Haz. 08, 2008 12:07 am tarafından DJZORO

» Symantec AntiVirus Corporate Edition 10.2.276
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimePaz Haz. 08, 2008 12:05 am tarafından DJZORO

» Nero 8 .3.2.1b Ultra Edition HD/ DVD-BLU RAY TURKISH
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimePaz Haz. 08, 2008 12:04 am tarafından DJZORO

» KITAPLARI .
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimeC.tesi Mayıs 31, 2008 5:10 pm tarafından Admin

» KON-KURD Kongresi Brüksel’de başladı
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimeC.tesi Mayıs 31, 2008 4:15 pm tarafından Admin

» Savcilik you tube icin dunya genelinde erisim yasagi talep ediyorlar
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimeC.tesi Mayıs 31, 2008 4:14 pm tarafından Admin

» Avukatlari Ocalan la Gorustuler
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimeC.tesi Mayıs 31, 2008 3:10 pm tarafından Admin

» Dünyadan: Defense News: Türkiye füze savunma sistemleri satın alacak
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimeC.tesi Mayıs 31, 2008 3:06 pm tarafından Admin

» Dünyadan: ETA meydan okudu!
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimeC.tesi Mayıs 31, 2008 3:02 pm tarafından Admin

SON DAKIKA

 

 Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş...

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 127
Kayıt tarihi : 30/05/08

Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Empty
MesajKonu: Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş...   Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş... Icon_minitimeCuma Mayıs 30, 2008 6:50 pm

Kürt direnişinin Diyarbakır zindanınında akıl almaz işkence yöntemleriyle bastırılmaya çalışıldığı bir dönemde Mazlum Doğan ve dörtlerin eylemleriyle diriltilen direniş ruhu, 14 Temmuz 1982 yılında ölüm orucuyla Amed’den dalga dalga tüm Kürdistan’a yayılır.
Mehmet Hayri Durmuş, Kemal Pir, Akif Yılmaz ve Ali Çiçek’in ölümsüzleştiği eylem, Kürt hareketinin boyun eğmeyen özünün en güçlü yansımalarından biri olarak tarihe geçer.

12 Eylül 1980 askeri darbesinin ardından çok sayıda PKK öncü kadrosu Diyarbakır cezaevinde toplanmış ve yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran’ın başında bulunduğu işkencecilerin insanlık dışı yöntemlerle bastırılmaya, teslim alınmaya çalışılmıştı. Diyarbakır cezaevindeki tüm PKK kadrolarının teslim alınmasının önemini bilen Türkiye’nin cunta iktidarı titizlikle hazırlanmış, “ihanet ettirme, teslim alma” planını 1981 yılının ilk aylarından itibaren yürürlüğe soktu.

Direnenler azınlıktaydı

Havalandırmalarda marş okunması, yemeklerden önce dua edilmesi, sıra dayağı gibi uygulamalara karşı çıkan, 35 ve 36’ıncı koğuşta kalan esirler cezaevindeki direnişin temelini oluşturdu. İşkencecilerin talimatlarına uymayan esirler, hücrelere kapatılıyor, öldüresiye dövülüyor ve en insanlık dışı muamelelere tabii tutuluyordu. İşkenceciler büyük oranda tüm cezaevini esir almayı başarmış, devrimci insanların iradelerini hiçleştirmek yolunda büyük mesafe kaydetmişti.

1981 yılının Mart ayında 36’ıncı koğuşta direnişi bırakan ve teslim olan bir grup arasında Ferhat Kurtay, Mahmut Zengin, Necmi Öner ve Eşref Anyak da bulunuyordu. Kürt mücadelesine olan bağlılıklarını tarihe daha sonra ispat eden bu kişilikleri teslimiyete itebilmesi, Diyarbakır cezaevindeki vahşetin boyutlarını bir nebze olsun idrak edebilmemizi sağlayabilir.

Mazlum Doğan’ın eylemi ışık oldu

Bu uygulamalar 1982 yılının Mart ayına kadar devam etti. Bu süreç içerisinde teslim alınan koğuşların bazılarında yeniden direniş tohumları ekilirken, 35 ve 36’ıncı koğuşlarda ise direniş sürüyordu. Bu dönemde en dirençli esirlerde dahi karamsarlık gelişmişti. Direnişin kapsamlılaşması ve genelleşmesinin sağlanamaması bir tıkanmayı beraberinde getiriyordu. Esat Oktay ve ekibinin kendini zafere en yakın hissettiği noktada Diyarbakır Cezaevi tarihi bir güne tanıklık etti.

21 Mart 1982 günü Kürt hareketinin öncü isimlerinden Mazlum Doğan, hücresinde kendisini asarak yaşamına son verdi. “Kürdistan’ın dili ve yüreği” Mazlum Doğan, Diyarbakır zindanında takip eden süreçte gelişen eylemlere ilham verdi ve direnişçiliğin köklerini sağlamlaştırdı. Hiçbir arkadaşının eylem öncesinde Mazlum’un planlarından haberi yoktu. Ertesi sabah Türk askerleri hücrede Mazlum’un cansız bedeniyle karşılaştılar. Askerler O’nu bir battaniyenin içine sarıp götürdüler. Mazlum’un cenazesinin götürüldüğü sırada yemekhanede bulunan esirlere zorla Türk marşları okutuluyordu. Hiçbiri Mazlum’a ne olduğunu bilmiyordu. Daha sonra Mazlum’un eylemini öğrenecek olan esirlere, O’nu bu şekilde uğurlamış olmanın verdiği vicdan azabı Amed’de direnişin yeniden gelişmesinin en önemli dayanaklarından biri olmuştur.

Dörtler sahneye çıkıyor
İlk dönemler Mazlum’un eylemi Amed’deki esirlere farklı yansımıştı. Esirler, Newroz günü gerçekleştirilen bu eylemde Mazlum’un kendisini yaktığını düşünüyorlardı. Özellikle kararsız ve teslimiyeti yaşayan tutsaklar eylemde müthiş etkilenmişti. İlkin dörtlerden Mahmut Zengin, “Bizler de Mazlum gibi dava uğruna canımızı verebileceğimizi ispatlamalıyız” dedi. Kararsız koğuşlarda toparlanmayı sağlayan Ferhat Kurtay da “Kürdistan tarihindeki bu başaşağı gidişe bir dur demek gerekiyor” demişti. Ferhat ve Mahmut’la birlikte Necmi Öner ve Eşref Anyak uzun süren tartışmalarının ardından Mazlum’un eylemine karşılık olacak bir eylem yapmaya karar verirler. Bu 17 Mayıs 1982’de gerçekleştirilecek olan “Dörtlerin Gecesi” olarak bilinen kendini yakma eylemidir.

Eylemin hazırlıklarına başlayan dörtlerden Ferhat Kurtay, eylem öncesinde trajik bir olay yaşar. Mehmet Hayri Durmuş’un da aralarında bulunduğu bir grup ile birlikte Ferhat Kurtay da mahkemeye çıkarılır. Hayri savunma yapmasını beklediği Ferhat’a uzun uzun bakar. Ferhat ise savunma yaparsa kaldığı koğuştan çıkarılarak direnişçilerin tutulduğu 35 ya da 36’ıncı koğuşa götürüleceği bilmektedir. Eyleme çoktan karar vermiş olan Kurtay, bu nedenle savunma yapmaz ve o an için Hayri’yi hayal kırıklığına uğratır. Oysa Ferhat, Kürt direnişinin en önemli halkalarından biri olan eylemi gerçekleştirmek için o gün mahkemede susmayı tercih etmiştir.

Dörtlerin eylemi, Diyarbakır cezaevinde büyük yankı buldu. Eylemin ardından 33 ve 34’üncü koğuşlara yönelik olarak büyük baskılar, işkenceler geliştirilirken, 53 esir, direnişçilerin bulunduğu 35 ve 36’ıncı koğuşlara götürüldü. Dörtler kendi bedenlerinin ateşiyle Amed’deki direnişi büyütmüşlerdi....

14 Temmuz: Tarihi gün

Amed’deki esirler 14 Temmuz 1982 sabahı Kemal Pir’in hücresinin duvarlarında yankılanan sesini duydular: “Birayen delal hun werin Kurdino / Bi eska welat em herin Merdino!”. Ve büyük ölüm direnişi de böylece başladı.

Cezaevlerinde uygulanan politikalara karşı 14 Temmuz’da başlayan ölüm orucunun kararı, 31 Mayıs’taki Diyarbakır grubu’nun ilk duruşmasında alınır. Ancak Hayri Durmuş’un Urfa grubunda olması dolayısıyla, 14 Temmuz’da Urfa grubunun duruşmasında açıklanması kararlaştırılır...

14 Temmuz’da mahkeme heyeti yerini aldığında, Hayri Durmuş ilk sözü alır: “... Vahşi politika ve uygulamaları protesto etmek için şu andan itibaren ölüm orucuna başlıyorum. Eğer eylemim ve ölümümle arkadaşlarıma, partime ve halkıma faydalı olabilirsem bundan mutluluk duyarım. Bütün yeteneğimi, bilgi ve becerimi en üst biçimiyle istediğim gibi halkımın hizmetine sokabildiğimi söyleyemem. Bu yüzden mezar taşıma ‘BU, HALKINA KARŞI BORÇLU ÖLDÜ!’ yazılsın. Bu benim son duruşmam olacak...”

İkinci sözü alan, genç ama kararlı duruşuyla dikkatleri üzerine çeken Ali Çiçek’tir: “PKK bize teslimiyeti değil direnişi öğretti... Ben de ölüm orucuna başlıyorum. Bu eylemde öleceğim için, partim ve halkım adına yaptığım bazı eylemleri açıklamak istiyorum...” der ve başka arkadaşlarının üzerine atılan tüm eylemlerini bir bir üslenir.

İlk ölen biz olmalıydık

Kemal Pir oturduğu yerden söz hakkı almadan ayağa kalkar: “... Ben de ölüm orucuna başlıyorum. Hayri ve Ali Çiçek’e katılıyorum... Ekleyeceklerim var; bu böyle olmamalıydı. İlk ölen biz olmalıydık. Geç kaldık...”

Akif Yılmaz o gün mahkemede olmadığı için hücresinden ölüm orucuna katıldığını belirtirken, kendisine “36. Koğuş Apoculara mezar olacak” diyen subayı “kime mezar olacağı ilerde belli olur” şeklinde yanıtlar.

Hayri, Kemal ve Ali dışında üç kişi daha karara katıldıklarını açıklar. Hayri, cezaevine dönüşte hücresinden müjdeyi “Başardık, başardık. Altı kişiyle başardık” sözleriyle duyurur.

Hayri Durmuş’un ailesine yazdığı mektup:

Zindanlardan size sesleniyorum. Ama bu sizi asla umutsuzluğa düşürmemelidir. Soğukkanlı olunuz ve geleceğe umutla bakınız. (...)

Mücadeleye nasıl ve niçin katıldığımı size uzun uzun anlatacak değilim. Bunu beraber olduğumuz dönemlerde pek çok defa anlattığımı hatırlıyorum. Eğer kafalarınıza birşeyler girmediyse bundan sonra mücadeleye faal olarak yürütecek olan yoldaşlarım tüm halkımızı ve sizleri eğitecek ve aydınlatacaktır. Yalnız şunu söyleyeyim ki, mücadeleye katılmam sadece ve sadece ülkem ve halkımın, insanlığın çıkarı için olmuştur. Asla bir zorlama veya aldanma sonucu değil, sorumluluğum ve tarihin bana yüklediği görevleri çok iyi bilerek mücadeleye atıldım. Bundan hiçbir kuşkunuz olmasın. (...)

Zindan da da olsa, yoldaşlarımdan ve halkımın çıkarlarından ayrılmayacağım.

Pek çok yoldaşım gibi ben de sömürgeci zindanlarda, mahkemelerde, halkımızın yüce davasına ve PKK’ye, onun ilkelerine bağlı kaldım ve kalmaya devam edeceğim. Geçmiş mücadele dönemlerinde sömürgeciler tarafından pek çok defa takip edilmiş, yakalanmış, tutuklanmıştım. Son olarak yakalandığımda, ellerinde benim hakkımda somut bilgi ve belgeleri vardı. Artık gizleyecek bir şeyim yoktu. Bu nedenle polis ve askerlerin günlerce uyguladıkları işkenceler sırasında, elimden geldiği kadar parti sırlarını gizlemeye çalıştım. Fakat mücadelemi ve yaptıklarımı açık yüreklilikle anlattım. Hareketimizin amaçlarını anlattım. Elimden geldiği kadar harekete ve yoldaşlarıma ve halkıma layık olmaya çalıştım.

Yaklaşık bir yıldır zindanlarda mahrumiyet içinde, her türlü baskı ve eziyet altında tutulmaktayız. Tüm yasaklara ve baskılara rağmen yoldaşlarım ile beraber her türlü haksızlığa karşı geldim, direndim. Bundan sonra da düşmanın zorbalıklarına, yasaklarına, her türlü haksızlıklarına karşı yine yoldaşlarımla beraber tüm gücümle direneceğim.

Sizin merakla beklediğiniz duruşmalarımız çok yakında başlayacak. Durumumu az çok tahmin ettiğiniz için büyük bir sabırsızlık ve telaş içinde olduğunuzu biliyorum. Ne yazık ki boş bir telaş ve boş bir sabırsızlık. Ben koskoca bir PKK davası içinde bir damla bile değilim. Cunta her gün katliamlar yapıyor, köyleri yakıp yıkıyor. Her gün sömürgeci mahkemeler idam yağdırıyor. İdam kararı verilenler asılıyor. 30 yıl 40 yıl müebbet hapisler sıradan cezalar olmuş. Yani şunu demek istiyorum; cunta boyuna katlediyor, yakıp yıkıyor. Herkes aç-susuz, perişan, ortalık kan revan. Böyle bir dönemde benim durumum, evet sadece benim durumum önemli midir? Ölüm cezasına çarptırılmam veya 30-40 yıl hapis giymem çok mu önemli? Hayır... Hayır... Hayır...! Hiçbir önemi yok. Hiçbir önemi olmadığı için de, pek çok yoldaşım gibi ben de bütün şeylere aldırış etmiyorum. Sizin üzülmenizi, telaşınızı, sabırsızlığınızı boş görüyorum. (...)

Siz, Kürdistan halkının bir parçasısınız ve size istikbal lazımdır. Geleceğinizi düşünmeniz, dostlarınızın yanında yer almanız lazımdır. Hep beraber mücadeleye girelim, her beraber düşmana karşı direnelim. benim de zindanlardaki tüm yoldaşlarımın da, halkımızın da gerçek kurtuluş yolu budur. (...)

Benim için artık yılların, ağır hapislerin, müebbetlerin, hatta idamların önemi yoktur. Halkımın ve ülkemin yüce davasına bağlılığım önemlidir. Ve her şeyden önemlisi PKK’nin onur ve prestiji önemlidir. Bunları asla çiğneyemem. Bu durumu çok iyi bilen sömürgeciler, özellikle duruşmalarımızın yakınlaştığı bu dönemde, kendi ajanlarını harekete geçirerek pek çok tutuklu ailesi gibi, sizi de etkilemeye, aldatmaya ve beni caydırmaya çalışıyorlar. Ortalıkta dolaşan bazı uşaklar ve kişiliksiz avukatlar, size sürekli telkinlerde bulunmaktadırlar ve bulunmaya devam edecekler. Size şunları söyleyecekler: “Üzerinde bir şey yoktur. Her şeyi inkar ederse, eğer suçu başkalarının üzerine atarsa, eğer pişman olduğunu söylerse kesin kurtulur, yoksa kötü olur.” vb.

(...)

Bir defa size açıkça söyleyeyim ki, ben bin pişmanlık göstersem de sömürgeciler ağır cezalar vereceklerdir. Ne benim ne de sizin aldanmanıza, varınızı-yokunuzu seferber etmenize gerek yoktur. ikincisi, pişmanlık göstermem ve her şeyden vazgeçmem ise devletin ajanı ve uşağı olup, yoldaşlarıma ve halkıma düşman olmam demektir. Halbuki ben, yoldaşlarım ile varım. Ben, halkımın bir parçasıyım. Hayri, ancak mücadele yolunda kaldığı müddetçe Hayri’dir.

Mücadeleye düşman olan Hayri, artık ajandır, uşaktır, beş paralık bir insandır. Böyle bir şeyi de benden istemezsiniz herhalde. Bizim ailemizin mücadele bir ihaneti olmadı. Bundan sonra da ihanet edeceğinizi sanmıyorum. Ama sırf benim bedenimi kurtarmak için bazı duygusal tavırlar içine girip yapamayacağım şeyleri benden isteyebilirsiniz. İsterseniz ne olacak? Kendi haysiyet ve şerefinizi lekelemiş olursunuz. Ben bir siyaset adamıyım, bir davaya baş koydum. Beni yönlendirecek olan, bağlı olduğum ilkeler, bağlı olduğum ideoloji ve politikadır. Doğru bildiğim yolda, en küçük bir taviz vermeksizin mücadelemi sürdüreceğim. Hepinizi PKK’nin doğru ilkeleri doğrultusunda mücadeleye davet ediyorum. Hepinize selam ve saygılarımı sunarım.

Oğlunuz, Kardeşiniz,
Yakınınız Hayri
25.11.1980
DİYARBAKIR
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://dengebordeaux.forum.st
 
Dörtlerin Yarınlara Yaktığı Ateş...
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Denge Ciwanen Bordeaux :: KURDISTAN DEVRIMI :: Sehitlerimiz Ve Sahadetleri-
Buraya geçin: