Admin Admin
Mesaj Sayısı : 127 Kayıt tarihi : 30/05/08
| Konu: Sevgili Ahmet Kaya Cuma Mayıs 30, 2008 6:47 pm | |
| Sonbahar soğuklarının Paris'i vurduğu bir kasım akşamı, La Fayette Ermenian restourantta yemek yerken, telefonda son kez konuşmuştuk. Aynı şehirde çok uzak yerlerde ikimizde dostlarımızla beraberdik. Günlerden kasımın dokuzuydu, ertesi gün saat on iki de Paris Kürt Enstitüsüne gelecek, seninle ilgili bir konuda konuşacaktık. Biliyordum benim tanıdığım Ahmet Kaya sabaha kadar oturduğu dostlarıyla şarkılar söyleyecek. Sürgünlerin, haksız saldırıların, diline, kültürüne vurulan zincirlere olan isyanını, insanlara haksızlığa karşı duruşunu bildiğim Ahmet Kaya Paris'in çok uzak varoşlarından birinden erken saatte kalkıp gelemeyecekti.
Ertesi gün sözleştiğimiz saatte Enstitüde çayımı içerken Kendal Nezan ile tahmin ettiğimiz gibi gelememiştin. Orly Havaalanından ülkeye döndükten çok kısa bir süre sonra ölüm haberin bir isyan çığlığı gibi sardı dağları, ovaları, köyleri şehirleri, ülkeni. Sürgünde bir ırmak olup, ülkene akmıştın, çok genç bir yaşta, çok daha güzel günlerde, özgürlük şarkıları söyleyebilecekken bu zamansız gidişin sarsmıştı herkesi. Paris'te otuz binin üzerinde güzel insan uğurlamıştı seni.
Yılmaz Güney'i daha önce sürgünde Paris'te kaybetmiştik. Nice Kürt aydını, devrimci siyasi sürgün ülkeye dönme heyecanı yaşarken bir mahpusun annesine yazdığı çığlık, 'Diyarbekirliydi adı Bahtiyar' diyen bir ses, kimi mısralarda dokunaklı duygusal sevgilerle işlenen şarkılar eşliğinde protest müziği ülkende herkese sevdirebildin. Yarım kalmış buluşmamızı 'Peré Lachaise' mezarlığında tamamlarken, sonraki yıllarda anmalarda tekrar buluşacaktık. Her seferinde söylediklerinin, inançlarının, kültürünün, dilinin, şarkıalrının, sevdalarının rüzgarını alıp, İstanbul Boğazında bir Altınkum plajında boğaz sularına bırakmak farz olmuştu.
Sevgili Ahmet Kaya,
10 Şubat 1999 günü Show Tv.'nin 'yılın sanatçısı' ödülünü aldığın gece, İHD'ye, Cumartesi Annelerine, tüm basın emekçilerine teşekkür ettikten sonra... 'önümüzde ki günlerde yayımlayacağım albümümde bir KÜRTÇE şarkı söylüyeceğim ve klip çekeceğim, aramızda bu klibi yayımlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum. Yayımlamazlarsa Türkiye halkı ile nasıl hesaplaşacaklarını bilmiyorum...' dediğin için, kafatasçı, ırkçı bir hezayanın saldırganlaştığı, marşlar eşliğinde gözaltılardan, soruşturmalardan, tutuklamalardan, İstanbul DGM'lerinden sürgüne düşen yıllarda, geçen zamanda özel televizyonlar değil devletin resmi TRT'si bile birkaç dakika dahi olsa, Kürtçe yayına başladı. Tabular kırıldı, kimse meydanlara çıkıp onuncu yıl marşı söylemedi, kimse bölünmedi, aksine farklı sesler renkler, kültürler, diller Türkiye'ye zenginlik kattı.
O günlerde söylediklerin çok samimi içten gelen duyguların karşısında, saldıran, seni sürgünlere yollayanlar adınız anıldıkça utançtan başlarını eğiyorlar. Geçen yıl Dersim festivalindeydin, bu yıl Diyarbakır Belediyesi anma programı hazırlamış, birçok şehirde adın sokaklara kültür merkezlerine verilirken bir efsane dolaşıyor ortada 'Ahmet Kaya yaşıyor' diye. Elbette ki yaşarsın, sitemlerin, itirazların, kavgaların mızrap, olup her vuruşta ses olursun Malatya'dan Şırnak'a, Amed'e her yere yankı yankı ulaşırken aramızdasın. Ne mutlu sana uğruna sürgünlere gittiğin halkının sesi olurken, halkının seninle olması.
Kürt sanatçılar bir 'girişim' başlattılar, içlerinde sürgündekiler de var, Şiwan, Nizamettin, daha birçok can dost güzel insan. Geçen yıl ki gecelerde Yusuf Hayaloğlu'nun güzel şiirleri ve şarkıların vardı. Esmer dergisi Kasım ayında posterini ek yapmış, 21-24 Aralık tarihlerinde Diyarbakır'da uluslar arası bir katılımla 'Kürt Müzik Konferansı' yapılacak, gençlerin heyecanını bir görseniz değişik ülkelerden gelecek sanatçılarla buluşmak, evrensel olan müziğin her dilden sesini duymak ne kadar mutluluk verici.
Sevgili Ahmet Kaya,
Artık senin dilinde senin türkülerini, kliplerini yayınlayan onlarca televizyon var. Halkın ellerinde kumanda aleti zaping yapıyor, en iyi klibi, sanatçıyı buluyor. Hala ülkende sınırlamalar, yasaklar tarihe utanç düşüyor. Dijital dünyanın, tekniğin, uyduların sınırları kaldırdığı günümüzde bu onaltı Kasım günü bu zamansız günün yıl dönümünde sana ülkenden bir avuç hasret getirdim, Malatya, İstanbul kokan, ilk albumünü yaptığın Beyoğlu sokakları her gün sesinle uyanıyor. Şarkılarını dağlara yazdın, 'ağladıkça', 'saza niye gelmedin', 'kum saati', onlarca albüm, program, konser hep seni yaşatıyor. Dönerken de bir avuç sitemini, isyanını da götürmeyi ihmal etmeyeceğim, ben bilirim kimlere, kimlere kurban | |
|