Admin Admin
Mesaj Sayısı : 127 Kayıt tarihi : 30/05/08
| Konu: GÜNEŞİMİZİ KARARTAMAZSINIZ!!! Cuma Mayıs 30, 2008 6:45 pm | |
| Güneşimizi karartamazsınız Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın 15 Şubat 1999'da uluslararası bir komployla Türkiye'ye teslim edilmesinin üzerinden 9 yıl geçti. Komplo ilk gün olduğu gibi bugün de Öcalan'ın imhasını amaçlıyor. Öcalan'ın Mart 2007'de İmralı'da zehirlenmesi de bu kapsamda değerlendiriliyor. Komploya karşı 9 Ekim 1998'den itibaren bedenlerini ateş topu yaparak Öcalan'ı sahiplenen Kürtler, bugün 'ædî Bes e' hamlesiyle 'Güneşimizi Karartamazsınız' direnişini geliştiriyor. Ayrıca her yıl olduğu gibi komplonun yıldönümü nedeniyle Demokratik Halk İnisiyatifi, Kürtlerin bulunduğu her yerde protesto eylemlerinin yapılması, kepenklerin kapatılması, siyahların giyilmesi ve protesto orucunun tutulması çağrısı yaptı.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın uluslararası komployla Türkiye'ye teslim edilmesinin üzerinden 9 yıl geçti. Peki Öcalan Kürtler ve Ortadoğu için ne anlam ifade ediyordu da, komplo uluslararası çapta örgütlendirildi ve hala çeşitli versiyonlarıyla sürdürülüyor? Neden Öcalan ısrarla tasfiye ediliyor? Öcalan ne anlam ifade ediyor?
Bu temel sorulara birçok yönden yanıt verilebilir. Kürt halkının Öcalan'ı sürekli olarak sahiplenmesi ve Önder olarak kabul etmesi en temel yanıt oluyor. Öyle ki, Kürt halkı kendi varlığını ve iradesini Öcalan şahsında birleştirdi, sembolleştirdi, hatta sloganlara döktü: Öcalan irademizdir, Öcalan'ın sağlığı sağlığımızdır, Öcalan Güneşimizdir...
Kürtler iradelerini temsil ettiklerini söyledikleri Öcalan'a olan bağlılıklarını akla gelebilecek her türlü eylem ve etkinlikle ortaya koydular. Hatta tarihte eşi benzeri görülmemiş bir düzeyde bu bağlılık ifade edildi. Peygamberlere bile gösterilmemiş bir bağlılık derecesiyle... Kürtler 'İrademiz' dedikleri Öcalan için en kutsal varlıkları olan bedenlerini, gözlerini kırpmadan ortaya koydular, ateşe verdiler, feda ettiler. Çünkü Öcalan Kürtler için 'varlık ve yokluk' meselesidir, Kürtlerin en üst düzeyde iradi temsilidir.
Dolayısıyla Öcalan'a yönelik en ufak bir müdahaleyi kendilerine, varlıklarına yönelik olarak görüyorlar. Öcalan'a karşı 9 Ekim 1998'de başlatılan uluslararası komployu da Kürtler, kendilerine yönelik olarak gördüler ve tepkileri de bu yönde oldu. Doğrudan Öcalan'ın tasfiyesini amaçlayan komploya karşı Kürtler en değerli varlıklarını, bedenlerini siper ettiler ve adeta Öcalan'ın etrafında ateşten duvar ördüler. Öcalan'ın 9 Ekim'de Suriye'nin başkenti Şam'dan çıktığı günden itibaren Kürtler, dünyaya Öcalan'ın kendileri için ne anlam ifade ettiğini ve bağlılık düzeylerini tarihi bir eylemle ortaya koydular. 'Güneşimizi Karartamazsınız' adını verdikleri eylem süreci boyunca yüzden fazla Kürt bedenini ateşe verdi ve Öcalan etrafında kenetlendi. Söz konusu eylemler sadece 1998-1999 yıllarıyla sınırlı kalmadı, günümüze kadar büyük direnişlerle sürdü.
Öcalan, İmralı'da yazdığı Özgür İnsan Savunması'nda bu eylemleri şu sözlerle değerlendiriyordu: 'İsa çarmıha gerildiğinde etrafındakiler sadece ağlayabildi. Muhammed öldüğünde cesedi üzerinde üçgün iktidar tartışması yapıldı. Lenin öldüğünde kimse kendini öldürmedi. Ama tutuklanmam ve sonra teslim edilmem üzerine Kürt halkının evlatları, oğul ve kızlarının yüzlercesi kendilerini cayır cayır yakarlarken acaba ne demek istiyorlardı? Kendini bomba yapıp patlatanlar neye öfkelendiler? Hangi gerçekler bunu onlara yaptırıyordu? Önünü bizzat almasaydım binlercesi daha hazırdı. Bunlar özgürlük hareketinin bir yöntemi olarak değil, benim etrafımda gelişen olaylardı.'
İlk ateş!
Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin tarihi boyunca çok önemli direniş eylemleri gerçekleştirildi bunların her biri tarihte apayrı bir önem taşıyor. Mazlum Doğan, Ferhat Kurtay, Mahmut Zengin, Necmi Öner, Eşref Anyık, Kemal Pir, Mehmet Hayri Durmuş, Akif Yılmaz, Ali Çiçek... Bu isimler Kürtler üzerinde en amansız şiddet ve inkarın yürütüldüğü bir dönemde bedenlerini ortaya koyarak direnişi geliştirdi ve Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin bugüne ulaşmasının öncülüğünü yaptılar. Kürtlere yine benzer bir inkar ve imha süreci Öcalan şahsında 9 Ekim 1998'de dayatıldığında bu kez ilk ateş Maraş Cezaevi'nde yakıldı, M. Halit Oral komplonun start aldığı 9 Ekim günü bedenini ateşe vererek, 'Güneşimizi Karartamazsınız' haykırışında bulundu. Oral'ın geride bıraktığı mektup, eylemin anlamını açık bir şekilde ortaya koyuyordu: 'Kuşkusuz eylemim TC'ye geri adım attırmayacaktır, ama şunu çok iyi görecekler ki, size gelecek en ufak bir zararda tüm halkımız dünyayı başlarına zindan edecektir. Çünkü, eğer bugün, bu dünyada bizden bahsediliyorsa tamamıyla Sizin büyük emek ve çabalarınızın bir sonucudur...'
Gencinden yaşlısına...
M. Halit Oral'ın Maraş'taki haykırışı yankı uyandırdı. 'Güneşimizi Karartamazsınız' eylemleri 18 Ekim 1998'de Murat Kaya ile Bartın zindanında, Mehmet Gül ile 19 Ekim 1998'de Amasya zindanında sürdü ve 24 Aralık 1998'e kadar zindanlar başta olmak üzere, Türkiye, Rusya, Kıbrıs, Almanya, İtalya, Suriye'ye kadar Kürtlerin yaşadığı her yerde 60'ın üzerinde kişi bedenini ateşe vererek, Öcalan'ı sahiplendi. Eyleme katılanlar PKK kadroları olduğu gibi gencinden yaşlısına kadar Kürt yurtseverleriydi. 13 Kasım 1998'de Mardin zindanında adli tutuklu Erdal Çeken, 27 Kasım 1998'de bir oğlu gerillada yaşamını yitirmiş olan Cemil Özalp, 13 Aralık 1998'de İstanbul Bağcılar'da 55 yaşındaki Kürt ana Hatice Falay Öcalan için bedenlerini ateş topu yaptı, Mirza Çubukçu Batman'da 60 yaşın üzerindeki bedenini ölüm orucuna yatırdı.
Bütün bu eylemler, Öcalan'ın toplumun bütün katmanları için ifade ettiği anlamı gözler önüne seriyordu. 13 Kasım 1998'te Çanakkale zindanında bedenini ateşe veren Mehmet Aydın'ın Öcalan'a bıraktığı mektupta şunlar yazılmıştı: 'APO'suz bir dakikanın PKK için, bizler için ne anlama geldiğini 9 Ekim'den bu yana düşündüm. Ulaştığım sonuçlar korkunçtur. Karanlık güçler bunu çok iyi bildikleri için yönelimin odağına sizi koymaktadırlar. Siz, birliğimiz, varlık nedenimiz, varolma gerekçemizsiniz. Bütün saldırıların özü budur.'
Geceden yükselen haykırış
Öcalan'ın Suriye'den çıkmasıyla başlayan eylemler Öcalan'ın adım attığı her yerde sürdü. Öcalan İtalya'nın başkenti Roma'dayken Kürt yurtseverleri bedenlerinden duvarlar ördüler ve ateş topu olup Öcalan'ı sahiplendiler. Dünya kamuoyunda büyük yankı uyandıran bu eylemlerden biri de Öcalan'ın Rusya'dan ayrılmasından sonra oldu. Remzi Akkuş (jêhat) ile Ahmet Yıldırım (Tayhan) 17 Kasım 1998'de başkent Moskova'da parlamento önünde, dondurucu gece soğuğunda, bedenlerini ateşe verdiler. Alev topuna dönüşen bedenlerini dünya kamuoyu televizyon ekranlarında hayretler içinde izledi ve Öcalan'ın Kürtler için anlamına bu yüce bağlılıkla tanıklık etti. Yıllar sonra Tayhan ve Jêhat'ın anısına yazılan kitapta olay anı şöyle anlatılıyordu: Tayhan ve Jêhat birbirlerine sarılmışlardı. Gecenin karanlığını iki bedenden yükselen alevler andınlatıyordu. Tayhan ve Jêhat yerlerinde durmuyorlardı. Ateş dansına tutuşmuşlardı. Ateşin alevleri daha da büyüyordu. Ve gecenin karanlığında bir haykırış yükseliyordu: 'Bijî Serok Apo'
'Oğlumla gurur duyuyorum'
'Güneşimizi Karartamazsınız' eylemine katılanların anısına en büyük anlam aileleri tarafından biçildi. 22 Ekim 1998'te Adıyaman zindanında bedenini ateşe veren Bülent Bayram'ın babası Ali Bayram 18 Kasım 1998'de Katılım Gazetesi'ne verdiği demeçte oğlunun eylemini şöyle değerlendirmişti: Oğlum Öcalan'a yönelik suikast girişimi ve Kürt halkı üzerindeki baskı politikalarını protesto etmek için zindan ortamında yapılabilecek tek şeyi yaptı: Bedenini tutuşturdu ve duyarsızlığı beyninde patladı. Oğlumla gurur duyuyorum...
Viyan, Aynur, Elefteriya, Serdar, Veysi...
Öcalan'a yönelik tecrit ve imha politikaları İmralı'da da sürüyor. Son olarak 1 Mart 2007'de Öcalan'ın İmralı'da zehirlendiği ortaya çıktı. Bütün bu süreç içinde uluslararası bir sistem dahilinde Öcalan'a dayatılan bu tasfiye politikalarına karşı 'Güneşimizi Karartamazsınız' eylemleri sürdü.
Viyan Soran: 1 Şubat 2006'da Medya Savunma Alanları'nda yer alan Haftanin bölgesinde bedenini ateşe verdi. HPG ve YJA-STAR Meclis Üyesi Soran geride bıraktığı mektupta şu mesajı verdi: 'Her 15 Şubat gecesinde, Mazlum Dağan, Zekiye Alkan, Berivan, Ronahi, Rehşan, Sema, Fikri Baygeldi, Serdar ve binlerce şehit yoldaşımın kalbi kalbimle atıyor. Onların 'Biji Serok Apo' sloganı her zaman kalbimde atıyor. Eylemimi kabul etmeyebilir, eleştirebilirsiniz. Ama biz sizden öğrendik ki, bedel verilmeden Özgürlük sağlanamaz.'
Elefteriya Fortulaki: İki çocuk annesi Yunan kadın Elefteriya (Yunanca'da özgürlük anlamına geliyor) 24 Mart 2006'da Yunanistan'ın başkenti Atina'da bedenini ateşe verdi. Öcalan'a yönelik uluslararası komploda başrolde oynayan Yunan devletinin aksine Elefteriya bir Yunanlı kadın olarak Kürt halkıyla dayanışmasını bedenini ateşe vererek gösterdi.
Elefteriya'nın geride bıraktığı mektupta, şu mesaj verilmişti: 'Tüm Kürdistan ve Ortadoğu şehitlerine selam. Bu yıl Newroz'u kutluyorum ama biraz geç, Zekiye Alkan gibi, Sema Yüce gibi, Ronahi, Berivan ve Rahşan Demirel gibi ve diğer yüce eylemlerde bulunanlar gibi. Kararlılıkları Kürt halkı ve Kürdistan'ı yüceltti. Kürtlerin tarihini büyüttü... Saygım var size ve sizin gibi Kürdistan için mücadele edenlere. Hoşçakalın sağlıcakla kalın. Kimse Güneşimizi Karartamaz! Kürt Halkı ve Başkan Apo'nun özgürlüğü, tüm dünya halklarının özgürlüğüdür! Yaşasın halkların kardeşliği!'
Serdar Arı: İzmir Buca 2 No'lu F Tipi Cezaevi'nde bulunan Serdar Arı, 25 Ekim 2005'te, Öcalan ve Kürtlere yönelik baskıları protesto etmek amacıyla yaşamına son verdi. Arı'nın geride bıraktığı mektupta şunlar yazılıydı: 'Size uygulanan imha tecridiyle halkımız, halklar tekrardan köleleştirilmek isteniyor. Yarattığınız bunca değer bir çırpıda yok edilmek isteniyor. Ama bizlerin bunu kabul etmesi mümkün değildir ve bedeli ne olursa olsun kabul etmeyeceğiz. Yaklaşık 21 haftadır sizden haber alamıyoruz. Bu ise bizleri kaygılandırıyor ve öfkelendiriyor. Kürt halk özgürlüğünün ancak ve ancak Başkan APO'sunun özgürlüğünden geçtiğini biliyor. Onun için geçmişte olduğu gibi bugünde üzerine düşen görevleri yerine getiriyor.'
Aynur Yaşlı: Kürt kızı Aynur Yaşlı, 30 Mart 2006'da Antalya'da bedenini ateşe verdi. Yaşlı, Muş kırsalında 14 HPG gerillasının katledilmesini ve sonrasında Diyarbakır, Batman ve Mardin'de başlayan serhildanlara yönelik uygulanan devlet terörünü protesto etmek amacıyla eylemini gerçekleştirdi.
Veysi Kaya: Öcalan'a yönelik sahiplenme eylemlerinden birini de Arap asıllı Veysi Kaya gerçekleştirdi. Kaya, 28 Şubat 2006'da Adana'da Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek amacıyla bedenini ateşe verdi.
'Güneşimizi Karartamazsınız!' eyleminde yaşamını yitirenler
M. Halit ORAL, 9 Ekim 1998 Mehmet GÜL, 19 Ekim 1998 Ali AYDIN, 20 Ekim 1998 Bülent BAYRAM, 27 Ekim 1998 Hasan İsa HASAN, 22 Ekim 1998 Selamet MENTEŞ, 23 Ekim 1998 Aynur ARTAN, 23 Ekim 1998 Mirza SEVİMLİ, 26 Ekim 1998 Berzan ÖZTÜRK, l Kasım 1998 Mehmet AYDIN, 13 Kasım 1998 Erdal ÇEKEN, 13 Kasım 1998 Kadri İLHAN, 16 Kasım 1998 Ahmet YILDIRIM, 17 Kasım 1998 Remzi AKKUŞ, 17 Kasım 1998 Emrullah DAMLAYICI, 18 Kasım 1998 Cemil ÖZALP, 27 Kasım 1998 Mirza ÇUBUKÇU, 27 Kasım 1998 Yavuz GÜZEL, 30 Kasım 1999 Hatice FALAY, 13 Aralık 1998 T. Özgür KAHRAMAN, 23 Aralık 1998 Hükmiye SEYHAN, Aralık 1999 Nesrin TEKE, 9 Temmuz 2000 Mahmut YENER, 8 Temmuz 2000 Esen ASLAN, 3 Ağustos 2000 Serdar ARI, 25 Ekim 2005 Viyan SORAN, 1 Şubat 2006 Elefteriya FORTULAKİ, 24 Mart 2006 Veysi KAYA, 28 Şubat 2006 Aynur YAŞLI, 30 Mart 2006
SEVGİ ÇAĞLAYAN | |
|