Dünyanın gözleri önünde yargılanıp ölüm cezasına çarptırılsak da,
tarihin karanlık Yaşamımızda alışagelmiş duygusal mektuplar dahil, hele
bir de söz konusu siz olunca yazamıyorum. Yaşadığımız öfke, intikam
dolu anları bir edebiyatçının ya da usta bir şairin diliyle
dillendirmek, bir nebze de olsa size olan sevgimi demeyeceğim çünkü
Başkanım siz milyonlarca insanın sevgilisisiniz. Bundan kaynaklı
milyonlarca insanın aşkıyla, sevgisiyle, tutkusuyla, duygu ve
düşüncelerimi milyonlarca deftere yazmak beni dizginleyemez.
Yalnızca
ve yalnızca sonunda ateşten gömlekler giyip milim milim erimek dahi
olsa sizinle göz göze gelip özlemin maviliğine dalmış şahin gözlerinize
bakıp şahlanan yüreğimin, yangınını ancak anlata bilirim. İçte belki o
an çocuk yüreklerimizde özgürlük dağların da korkusuzca çığlıklar atar;
sesimi Munzur, Fırata, Dicleye ve bütün denizlerin, okyanusların
inadına sizinle buluşurum. Dizginleyemediğim öfken sizinle buluştuğu an
doruklara ulaşır.
Size düşlerimi anlatmak isterdim.
Anlatılması çok zor olan düşlerimi, dağlanan yüreğimi anlatmak, çocuk
gülüşlü yüreğimle, heyecan dolu serüvenlere dalıp, Harran ovasında
tenimize değen rüzgârı hissederek delice koşmak, yüreğimizi serinleten
yağmurun altında ıslanmak ve yine özgürlüğe koşmak isterdim. Ama
düşlerimin ortasına bir hançer saplanmış duruyor, düşlerimi parçalıyor,
öfkeli yürekler aşkına!!!
Bizi sizsiz yaşamaya
alıştırmaya, unutturmaya çalışıyorlar. Onlar bilmiyorlar ki bizler en
katı engizisyon mahkemelerinde bütün sayfalarına hapsedilsekte
merhamete gelmeyen zihinlere inat kanımızla yeni bir direniş tarihini
yazarız. 40 yıllık hayaliniz özgürlük dağlarında buluşma umudumuzu her
zaman koruyacağız. Çünkü bizler biliyoruz ki sizin yokluğunuza alışmak
ölümdür, ihanettir, onursuzluktur.