Önder APO
Sema Yüce yoldaşın anısına ilişkin birkaç söz
belirteceğiz. Bu değerli kadın militanının, 17 Haziran günü, 21 Mart
Newroz akşamı, faşist imha operasyonuyla, ihanet temelinde işbirliğine
koşan lanetli kişiliğe karşı, bir eylem olarak kendini yakması ve uzun
süre beden mücadelesi verdikten sonra 17 Haziran günü son nefesini
vermesidir. Kahramanlık türü eylemlerden birisidir. Bilindiği üzere bu
tarihte Fikri Baygeldi yoldaşta, bu arkadaşımızın anısına, aynı türde
bir eylem düzenleyip şehit olmuştu. İkisinin de bu eylemliliği
anlamlıdır. Şüphesiz üzerinde yoğunlaşılması gereken, mutlak bazı
derslerin çıkarılması gereken bir eylemdir. Öz iradeleriyle, kendini
ateşle yıkama, gücünü ve güçsüzlüğünü, temizliğini ve kirliliğini
ateşle ayrıştırma, netleştirme olarak ta değerlendirebiliriz. Sema
Yüce’yi bizde tanıdık. Aramızda da belli bir eğitim almıştı. Sanıyorum
dönemimizdeki ismi Serhıldan'dı ve sürekli Serhıldan ruhunu da
yaşamıştır. Boyun eğmez, başkaldırıdan vazgeçmez ve onu gittikçe
anlamlılaştırmak isteyen bir kişilik olduğu kesin. Kapsamlı birçok
mektubun ve değerlendirmenin sahibidir. Şüphesiz onları değerlendirmeye
çalışacağız. Örgüt içi yetersizliklere duyduğu tepkinin olduğu
anlaşıldığı gibi, esas itibarıyla düşmana ve ihanete sürekli büyük bir
tepki, tepkiden de öteye sonuna kadar sürekli bir savaş kişiliği olduğu
söylenebilinir. Zindan yaşamındaki mücadele daha da büyük bir önem
taşıyor. Onu rast gele bir yaşam olmaktan çıkarmak, dolu dolu yaşamak,
sanıyorum en azından birkaç yılı geçen bir zindan sürecidir, ona bu
kadar dayandı demeyeceğiz, onunla bu kadar savaştı ve savaşımını doruk
noktasına kadar taşırdı. Bu anlamıyla da, zindan direnişçiliğine de
kesin bir örnektir. Zindanda "Nasıl Yaşanılmalı" sorusuna kesin bir
yanıttır.
Zilan kişiliğiyle aynı tarzda bir kişilik,
eylemindeki güçlü, güzel yönler fazlasıyla mevcuttur. Aynı
karakterdedir. Zilanlar, Semalar o büyük özgür yaşamın kadın
boyutundaki ifadesi olmak için bu büyük direniş yolunu seçtiler. Ve
bunun gibi binlerce Parti militanlığının ve yaşayanların da muazzam
direnişleri var. Her gün "Parti emridir" deyip kendini feda eden ve
etmeye hazır binlerce militanımız var. Bunlar Parti'nin hakiki
değerleridir. Yani yaşadığımız günler Semalı, Zilanlı günlerdir. Bu
günlere yaraşır doğru bir tutum sergilememek, hiçbir vicdan sıkıntısı
duymadan böyle yaklaşmak bana çok anormal geliyor
Şüphesiz
çok büyük iş yapma istemi, çok büyük duymak, düşünmek, yaşamak istemi
tartışmasızdır. Büyük yaşam tutkusu kadar, onun bedeli olan büyük bir
savaşımı sonuna kadar göze alma yiğitliği kesindir. Asla emeksiz, ucuz,
hastalıklı bir yaşamın sahibi olma fırsatını kendisine ve çevresine
vermemiştir. Bu çok değerlidir. Bünyesiyle sürekli savaş halinde
olmuştur, ama bilinci, ruh aydınlığı, ne kadar toplumsal dünyadan
kaynaklanan zayıflıklar varsa da, hepsini aşmaya yetmiştir. Dışarıda
olsaydı kesinlikle savaşımını çok daha kapsamlı, örgütlü ve özellikle
gerillasal tarzda dahil, sonuna kadar götüreceği de bir o kadar
kesindir. Bıkmak yok. Tam tersine, büyük özgürlük imkânlarının
kullanılamamasından, kendisine de bunu tam kullanamamaktan ötürü büyük
tepkisi vardır. En büyük özleminin, büyük özgürlük imkânlarıyla
savaşmak olduğu kesindir. Birçok şahadet gerçeğinde olduğu gibi, bu
şahadet gerçeğimizde de arzusu, istemi çok büyük olmasına rağmen,
gerçekleştirilme düzeyi arasındaki sınırlılığı, acı trajik gerçek söz
konusu. Bu çelişkiyi çözememe, bu eylem tarzının çok önemli nedenidir
de. Dolayısıyla çıkaracağınız en temel bir sonuç, özgürlük imkânlarıyla
savaşmanın değerini mutlaka takdir etmek ve trajik bir biçimde
sonuçlanmamak. Çünkü bu eylemin kendiside zaten bunu emrediyor. En
değerli istem, özgürlük savaşımını sonuna kadar verebileceğimiz bir
ortama sahip olmak.
benim demek içinde söylemiyorum, ama
orada çok çarpıcı bir değerlendirme var. Çünkü çok somut ve doğru
konuşuyor. O açıdan önemli. Ve onlarda orada benim fiziksel
özelliklerim değil, orada bir çözüm arıyor. Böyle kabul edilmesi, esas
alınması gereken ilişki düzeyini, yoğunluk düzeyini arıyor. Ondan
dolayı güneş tek olur, diyor. Yani bunun, benim olup olmamam hiç önemli
değildir. Ama çok çarpıcı bir değerlendirmedir. Kendisinde, sanırım
böyle ikinci bir güneş arama ihtiyacının anlamsızlığını, beyhudeliğini
görüyor ve reddediyor. Temel var aslında. Onu demek istiyorum. Başarı
benim emrim değil. Bu Hakiler'den tutalım en başta Zilanlar'ın,
Semalar'ın emridir ve her gün genç, korkusuz, her tür eylem üzerine
giden kahraman savaşçılarımızın emridir. Ben gerçekten onların
komutanlığından ziyade, onların ideolojik, siyasi, askeri öğretisinin
gereklerini burada yerine getiriyorum. Siz ise pratik görevlere talip
olmayı uygun görüyorsunuz. O zaman bu öğreti; şehitlerimizin, kahraman
savaşçılarımızın kimliğine, kişiliğine burada cevap bulmadır ve bu çok
önemlidir. Kimse bundan kaçınamaz. Bu kadar kahramanlıklar gerçeğinin
öğretisine sahip olmaktan daha yüce, daha anlamlı, daha gururlu bir şey
olur mu? Bu gururla geliştirilen bir sevgiden, bir tutkudan daha yüce
bir şey olur mu? İşte bunları sonuna kadar öğrenin. Sonuna kadar
kendinizi gururlandırın, savaştırın, aşklaştırın, sevgileştirin. Ve bu
da en güzelidir, en yaraşanıdır, en layığıdır.
Görüldüğü
üzere, bu şahadetler gerçekten hem de çok büyük, hem de büyük
güçlendiren şahadetlerdir. En önemlisi de burada böyle bir umutsuzluğun
değil de muazzam bir yaşam tutkusunun, bir zafer tarzının şehitleri
olmasıdır. Burasını çok iyi açığa çıkarmamız gerekiyor. En ufacık bir
yetersizliğin şahadetleri değil, kendilerini en çok tamamladıkları, en
çok kendilerini kusursuz kıldıkları noktanın şahadetleridir. Gerçekten
bu Partinin, bu ordunun en üst düzeyde gerçek komuta ve savaşçı
kişilikleri oluyor. Gereklerini yerine getirmeye hepinizi çağırıyorlar.
Bize düşen bunun ne kadar gerçekleştirilebileceği sorunudur. Sizlere de
bir halk olarak, bir Partili olarak, bir kadın olarak vasiyetleri var.
Ama en çok da bana. Benim için söyledikleri daha anlamlı ve daha ağır
görevler oluyor. Kendilerini adamaktan bahsediyor, o zaman ben kendi
gücümü bunun için kullanacağım. Sınırsız adamaya karşı, sınırsız bir
yanıt olabiliyor, oluyor da. Yani hem erkekten, hem kadından kendi
devrimcilerinle kendi savaş ustalığında yaşamda özgürlük düzeyini
gerçekleştirme ustalığında neler yapabilirim? Bu da biraz bana kalıyor.
Dogmatik bağlanmamak gerekir. Zaten bu vasiyetlerin içinde var. Çok
somut olmak gerektiği yine dile getiriliyor. Çok sahte özeleştiri
dilinin kullanılmaması gerektiğini söylüyorlar. Bu da çok çarpıcıdır.
Bu
iş gördüğünüz gibi insanlıkta ender rastlanan böylesine büyük
eylemlerle yanıtını bulurken bu yoldaşların şahsında bizimki de daha
değişik kendini yakma demeyeceğim de, eritme, ilkenin giderek en
ustalıklı güce dönüşmesine yol açma. Kadın gücüne dönüşümü çarpıcıdır.
Şüphesiz kadın gücü elimizde bir silahtır. Zaten vasiyet ediliyor. Bu
silahı çok etkili kullanacağız. Niçin? Bu köhnemiş erkeği vatanına,
özgürlüğüne, gücüne sahip çıkmak şurada kalsın, gücünü en kaba bir cins
ki, o da ne kadar güçlüdür belli değil en kaba bir cins gücüne kadar
düşüren bir erkeği yenmek bizim şeref borcumuzdur. Bunu biraz YAJK'la
sürdüreceğiz. Bir de düşen, düşüren kadın var. Bunu da yenmeyi bu
YAJK'la yürüteceğim. Belli bir dönem bunlar çok gerekli. Gerektiğinde
bir tanrı, tanrıça gibi kadar bu gerçekleştirmeyi sağlayacağız